TOPLUMSAL SORUN CİNSİYETÇİLİK
İslam uygarlığı İslamiyet öncesi cahiliye devri olarak etiketleyen bir tarih yapı inşa ederek bu yapıda kadını kız çocuğunu diri diri gömmeye kadar giden bir tarihçedir. Cinsiyetçilik bunu bir töre bir inanç huşuna taşıdıkları İslamiyet öncesi kaynaklarda açıkça görülmektedir. İslamiyet’in kabulü ile beraber kadın topluma ilk adımlarını atmış bulunmaktadır. İslamiyet’te kadının yerinin kadın ve erkeğin eşit olduğu hatta kadının üstün olduğunu şu ayetler ve hadisler ile vurgulamıştır.
Ey insanlar! Biz sizi bir erkek bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık şüphesiz Allah katında en üstün olanınız sorumluluk bilinci ile hareket edip duyarlı olmada en ileride olanınızdır ( hucurat suresi 13)
Erkek olsun kadın olsun her kim inanmış olarak iyi fiiller gerçekleştirir ise iska veririz onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını yaptıklarının karşılığını en güzeliyle mutlaka veririz ( nahl suresi 97 )
Cennet annelerin ayakları altındadır (hadis i şerif) islamiyet’te kadının önemine birde şu açıdan bakalım. Allah rahman ve rahim olandır ismindeki rahim cümlesini kadının bedeninde bir yer ismi olarak vermesi o organın kadının doğurganlık çoğalma organı olarak işlev görmesi kadının Allah katında yerinin mertebesini hadisler ayetler ve bu söz ışığında görmüş bulunmaktayız.
İslamiyet’in kabulünden sonra ne kadar ayetler olsa da geçmişte kadının yerinin dipte olmasını yüceltme çabaları çokta kolay olmamıştır İslamiyet’ten sonra Osmanlı devletinde kadının bir harem temsili olarak kullanılması haremde erkeğin seçici olması kadının seçilen cinsel obje olması imparatorluğun soyunun kadının doğuracağı erkek çocuk ile mümkün olduğu fikri ile kadın cinsel bir obje entrika için kullanılan bir obje olduğunun kanıtı olmakta ve bu günümüze kadar gelmektedir.
KADININ TOPLUM GÖZÜNDE İŞLEVİ
Kadın geçmişten günümüze ev işi yapan çocuk doğuran erkeği mutlu eden erkeğe karşı görevlerini yerine getiren bir kılıf uydurulmuştur. Kadının iş hayatına girmesi çocukları ve eşi ihmal olarak gösterilmiştir Sema maraşlı’nın şu sözleri: ‘İşsiz anne ne demek? Annelik başlı başına dünyanın en güzel işidir. Maddi ihtiyacı olmayan kadınlara rüşvet vererek çocuklarından koparıp iş hayatına itenler o mahsumların göz yaşında boğulacaklar birde ülkede evine ekmek götürmeyen binlerce baba varken bu ne haksızlık‘(risalehaber) Yukarıda kullanılan sözlere değinmek istiyorum, sanki çocuğa bakmaya yükümlü olan tek şahsın bayan olduğu erkeğin eve bakmakla yükümlü olduğunu babanın çocuklar ben sizin için çalışıyorum denilip eve geç gelip çocukları için fedakarlık yaptığı düşüncesine inanması kadının emeği karşılığında aldığı ücreti rüşvet olarak gösterilmiş olması günümüzde bazı düşünceleri aşamadığımızın göstergesidir.
Kadının kendini kanıtlaması tamamen erkeğin insiyatifine bırakılıyor. Erkek kadını istediği zaman çıkarır istediği zaman eve hapseder isterse boşar isterse tekrardan evlenir kadının var olma çabaları erkeğin sürekli taktirine bırakılmıştır. Bazı şeylerin kadının hakkı olmadığı günümüz medyasında bile diktelenmiştir. Örneğin boşanmak isteyen karısını öldürdü. Boşanın kadının ölümü haklıymış gibi gösteriliyor olması da kadının toplumdaki yerinin hala eşit olmadığının göstergesidir.
DİLİNDE KADIN METEFORU
Tarihten günümüze kız gibi sözü ile yetiştirilmiş erkek çocuklar; kız gibi giyinme, kız gibi konuşma, kız gibi yürüme ,sen kız mısın her şeyden korkuyorsun ,kız olmak küçümsenir duruma gelmiştir. Erkek gibi kız ,aslan oğlum ,saçı uzun aklı kısa, bilim adamı ve atasözlerinde bile bu tür şaibelerin olması, elinin hamuru ile erkek işine, karışma kızını dövmeyen dizini döver gibi dildeki kadını iğneleyen sözlerin varlığı da cinsiyetçi unsurların hayatımızda çokça yer aldığı ortadadır.Bunun aşılması tamamen yeni nesiller yetiştiren ebeveynlerden geçmektedir.
Kız çocuğu eve erken gelmeli, erkek çocuğu özgürdür ,erkek yapınca aslan oğlum ,kız yapınca el alem ne der düşüncelerinden kurtulmalıyız. Ebeveynler ki geleceğe eşit bakan yeni nesiller yetiştirsin.
ERKEĞİN GÖZÜNDEN KADIN
Cinselliğin odak noktası ise kadın ve onun cinselliğidir bugün dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde kadına doğurmak, çocuk bakmak, evin hizmetçisi olmak ve dahası kocanın cinsellik aracı olmak gibi roller verilmiştir. Cinsiyetçi algı o kadar toplumun içine girmiştir ki renklerden, mesleklerden, spordan ve sosyal aktivitelere kadar her şeye bir rol bir cinsiyet biçilmiştir, Kadın attığı her adımda çaldığı her kapıda açtığı her televizyon kanalında reklamlarda haberlerde her yerde bu cinsiyetçi yaklaşımı görebiliyor acı olan ise bu yaklaşımları kadınların da benimsemiş olması (galadergi)
Kadın erkek tarafından bir cinsel obje olarak görülmesi hayatımızın içindendir. Reklam filmlerinde kadının ön planda tutulması kadının bilboard olarak kullanılması kadının özel iç çamaşırları giymesi, kadının haz kaymağı olarak görülmesi erkek gözünden bakış açısıdır.
Kadına namusun bu süreçte bir metefor olarak dayatılması bunu kızlık zarı denilen bir objeye dayandırılması çokça çirkindir. Kadın açık gezerse bazı başına gelecekleri hak etmiştir. Gece gezerse olacakları göze almıştır vb gibi sözler maalesef kadının erkek gözündeki yerinin cinsel bir obje olmaktan öteye götürememiştir.
Oysa kadın özgürdür giydikleri ile gezdikleri ile merhameti ile güzelliği ile uzun saçı zekası ile kadın bir cinsel obje değil, hayatı anlamlı kılandır. Bunu karşı cinse ifade etmenin yolu eğitimden geçmektedir. Baba anneler ebeveynler erkek yetiştirirken dikkat edin bir eş bir kız babası yetiştirdiğinizi unutmayın, kızını dövmeyen dizini döver ,oğlunu dövmeyen ne yapsa bir şey ifade etmez.
Elinize ve kaleminize sağlık...